21 Aralık 2009

Yabanhane…

ile Levent Topçu

Bu haftasonu bizim Termiksi’nin Yuvacik’taki klübesine konuk olduk. Ne zamandır şu şehirde kısıldık kaldık diye zaten canımız sıkkındı, şöyle gidelim biraz ruhumuzu dinlendirelim dedik. Odun ateşinde kestane közleyip muhabbet edelim, iki şişe şarabı sakin sakin tüketelim istedik.

DSCN5034.JPG

Termiksi saolsun, çok güzel ev sahipliği yaptı bize. Yemekten sonra tam kestane sefasına oturmuştuk ki, inanilmaz bir rüzgar patladı. Ama öyle böyle degil, ağaç evin duvarları esnemeye başladı. Tabii bizim soba da lodosu arkasına alarak içeriye duman püskürtmeye başladı. Bizim tembellik ortamı o anda can pazarına dönüştü. Bir kısmımız dumandan zehirlenmeden evden kaçıp kendini kurtardı. Bir kısmımız dumana rağmen, canını tehlikeye atarak yanmakta olan sobanın içinden odunları eliyle tek tek dışarıya taşıdı (abarttığımın farkındasınız). Sonuçta güzelim sıcak evin kapısını penceresini açıp içerisini havalandırdık ve soğuttuk, sobayı da söndürmek zorunda kaldık, katalitik yaktık…

DSCN5033.JPG

DSCN5032.JPG

Meğer kabus yeni başlıyormuş, gece öyle bir rüzgar esti ki çoğumuz gürültüden ve endişeden doğru düzgün uyuyamadı. Bizim termiksi ise hiç uyumadı, bütün gece ayakta kaldı.

Ertesi gün rüzgar delice esmeye devam etti. Biz de bazı zayıf ağaçları yıkılmasınlar diye kazıklarla destekledik… Tokmak, orak ve balta gibi alışık olmadığımız aletleri kullandık.. Tabii ortamda dönen Yaban esprilerini tahmin edebilirsiniz.

DSCN5038.JPG